Tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de ciddi tehlike yaratan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen Corona Virüsü salgını sebebiyle acil durum önlemleri alınması gerekmiş ve bu doğrultuda salgının ekonomi ve hukukun birçok alanındaki etkilerini asgari düzeye indirmek amacıyla hazırlanan 7226 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapan Kanun (“Kanun”), 25.03.2020 tarihi itibariyle TBMM Genel Kurulunda kabul edilmiştir.
Kanun kapsamı incelendiğinde salgının etkileme ihtimali bulunan birçok alanla ilgili düzenlemeler getirildiği görülmektedir. Tarafımızca hazırlanan işbu bilgi notunda ise Kanun’da yer alan ve müvekkillerimizi doğrudan etkileme ihtimali bulunan düzenlemelere değinilmiş olup bu kapsamda sırasıyla Çek ve Protestolu Senetlere ilişkin olarak 5834 sayılı Kanunda yapılan değişiklikler, karşılıksız çek suçu kapsamında yapılan düzenlemeler, işyeri kiraları yönünden kira borcunun ödenememesi sebebiyle tahliye ve fesih haklarına getirilen sınırlandırmalar ile iş hukuku anlamında yapılan değişikliklere ilişkin bir inceleme yapılmıştır.
I- Çek ve Protestolu Senetlere İlişkin Olarak 5834 Sayılı Kanunda Yapılan Değişiklikler
Kanun’un 48. maddesi ile nakdi ve gayri nakdi kredi kullanımlarında yaşanması muhtemel aksama ve gecikmelere ilişkin olarak borçlulara, Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi (“TBB Risk Merkezi”) kayıtları kapsamında bir takım haklar sağlandığı görülmektedir. 5834 sayılı Karşılıksız Çek ve Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun’a eklenen geçici madde 2 ile;
“(1)Anapara ve/veya taksit ödeme tarihi 24/3/2020 tarihinden önce olup da; kullandığı nakdî ve gayrî nakdî kredilerinin anapara, faiz ve/veya ferilerine ilişkin ödemelerini aksatan gerçek ve tüzel kişilerin, ticari faaliyette bulunan ve bulunmayan gerçek kişilerin ve kredi müşterilerinin karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin 5411 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi hükmü uyarınca kurulan Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi nezdinde tutulan kayıtları, söz konusu borçların ödenmesi geciken kısmının 31/12/2020 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, bu kişilerle yapılan finansal işlemlerde kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmaz.
(2)Kredi kuruluşları ve finansal kuruluşların birinci fıkra hükmü uyarınca mevcut kredileri yeniden yapılandırması veya yeni kredi kullandırması, bu kuruluşlara hukuki ve cezai sorumluluk doğurmaz.”
hükmü getirilmiştir.
İşbu hüküm uyarınca vadesi 24 Mart 2020 tarihinden önce olan nakdi ve gayri nakdi kredi borçlarının 31 Aralık 2020 tarihine kadar tamamının ödenmesi veya yeniden yapılandırılması halinde, karşılıksız çıkan çek, protesto edilmiş senet, kredi kartı ve diğer kredi borçlarına ilişkin TBB Risk Merkezi kayıtlarının kredi kuruluşları ve finansal kuruluşlar tarafından dikkate alınmayacağı düzenlenmiştir. Bu bağlamda, maddede sayılan borçlardan dolayı kredi notunun etkilenmeyeceği şeklinde düzenleme getirilerek bu süreçte ilave kredi çekmek isteyen vatandaşlara kredi verilmesi kolaylaştırılmıştır. Ancak maddede de ifade edildiği üzere söz konusu hükümden yararlanabilmek için;
• Anaparanın ve/veya taksidin vadesi 24.03.2020 tarihinden önce olmalı,
• Kullanılan nakdi veya gayrinakdi kredilerin anapara, faiz ve/veya ferilerine ilişkin bir borç söz konusu olmalı,
• 31.12.2020 tarihine kadar borcun tamamı ödenmiş ve yeniden yapılandırılmış olmalıdır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise yukarıda yer alan şartlar uyarınca yeniden yapılandırılan veya yeni kullandırılan kredilere ilişkin kredi kuruluşlarının ve finansal kuruluşların herhangi bir hukuki veya cezai sorumluluğunun doğmayacağı ifade edilerek, getirilen düzenleme kapsamında kuruluşlara da güvence verilmiştir.
II- Karşılıksız Çek Suçu Kapsamında Yapılan Düzenlemeler
Kanun’un 49. Maddesi incelendiğinde 5941 sayılı Çek Kanunu kapsamında karşılık çek suçu olarak tanımlanan suçtan dolayı mahkum olanlara verilen cezanın infazıyla ilgili olarak önemli değişikler yapıldığı görülmektedir. 5941 sayılı Çek Kanunu’na eklenen geçici madde 5 ile;
“(1) 5 inci maddede tanımlanan ve 24/3/2020 tarihine kadar işlenen suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazı, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla durdurulur. Hükümlü tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birini alacaklıya ödemek zorundadır. Kalan kısmını üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitle ödemesi durumunda mahkemece, ceza mahkumiyetinin bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılmasına karar verilir. İnfazın durdurulduğu tarihten itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin ödenmediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir. Hükümlü taksitlerden birini süresi içinde ilk defa ödemediği takdirde ödemediği bu taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenir. Kalan taksitlerden birini daha ödemediği takdirde alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazının devamına karar verilir.
(2) Hükmün infazının durdurulması hâlinde ceza zamanaşımı işlemez.
(3) Bu madde uyarınca infazı durdurulan kişi hakkında mahkemece Ceza Muhakemesi Kanununun 109 uncu maddesinin üçüncü fıkrasının (a) bendinde yer alan adlî kontrol tedbirine karar verilebilir.
(4) Bu madde uyarınca verilecek kararlarda, hükmü veren icra ceza mahkemesi yetkilidir. Mahkemece bu madde uyarınca verilecek tüm kararlar alacaklıya tebliğ edilir.
(5) Bu madde uyarınca verilecek kararlara karşı itiraz kanun yoluna gidilebilir. İtirazın incelenmesinde İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirlenen itiraz usulü uygulanır.
(6) Bu madde hükümleri her bir suç için ancak bir kez uygulanabilir.”
hükmü getirilmiştir.
Çek Kanunu’nun 5. Maddesinde, “çekle ilgili karşılıksızdır yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur” düzenlemesi yer almaktadır. Çek Kanunu’na eklenen geçici 5. madde ile birlikte 24 Mart 2020 tarihine kadar bu suçtan dolayı mahkûm olanların cezalarının infazının, maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibariyle duracağı belirtilmiştir. Hükmün uygulanması halinde, ceza zamanaşımı süresi duracak, öngörülen şartların yerine getirmemesi halinde hükmün infazına devam olunacağı için zamanaşımı süresi kaldığı yerden işlemeye devam edecektir. Maddenin 3. fıkrasında ise cezanın infazının durdurulması halinde hükümlü hakkında yurt dışına çıkma yasağı getirilebileceği düzenlenmiştir. Madde lafzından anlaşılacağı üzere işbu tedbirin getirilmesi zorunlu olmayıp, takdir mahkemeye bırakılmıştır.
Ceza mahkûmiyetinin tamamen kaldırılması ise bir takım şartlara bağlanmış olup, karşılıksız çek suçundan mahkûm olan kişinin bu şartları yine kanunda öngörülen süreler içerisinde yerine getirmesi gerekmektedir. Bu kapsamda hükümlünün;
• Tahliye tarihinden itibaren en geç üç ay içinde çek bedelinin ödenmeyen kısmının onda birinin alacaklıya ödenmesi ve,
• Kalan kısmın ise üç aylık sürenin bitiminden itibaren ikişer ay arayla on beş eşit taksitte ödenmesi
durumunda ceza mahkumiyetinin mahkeme tarafından bütün sonuçlarıyla ortadan kaldırılacağı düzenlemesi getirilmiştir.
Çek bedelinin kalan kısmının onda birinin en geç üç ay içinde ödenmemesi halinde hükmün infazının devamına karar verilecektir. Ancak bunun için alacaklının şikayette bulunması gerektiği unutulmamalıdır. Kalan kısma ilişkin on beş eşit taksitten birinin ödenmemesi halinde bir defaya mahsus olmak üzere ödenmeyen taksit, sürenin sonuna bir taksit olarak eklenecektir. Kalan taksitlerin birinin daha ödenmemesi halinde ise yine alacaklının şikayeti üzerine mahkemece hükmün infazına karar verilecektir.
Maddenin diğer fıkralarında ise yetkili mahkeme ve kararlara karşı başvurulabilecek kanun yoluna ilişkin düzenlemelere yer verilmiştir.
III- İşyeri Kiraları Yönünden Kira Borcunun Ödenememesi Sebebiyle Tahliye Ve Fesih Haklarına Getirilen Sınırlandırmalar
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 352. Maddesinde konut ve çatılı işyeri kiralarında tahliye sebepleri düzenlenmiştir. Söz konusu maddenin 2. Fıkrası uyarınca;
“Kiracı, bir yıldan kısa süreli kira sözleşmelerinde kira süresi içinde; bir yıl ve daha uzun süreli kira sözleşmelerinde ise bir kira yılı veya bir kira yılını aşan süre içinde kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olmuşsa kiraya veren, kira süresinin ve bir yıldan uzun süreli kiralarda ihtarların yapıldığı kira yılının bitiminden başlayarak bir ay içinde, dava yoluyla kira sözleşmesini sona erdirebilir.”
hükmü düzenlenmiştir.
Bu madde uyarınca normal şartlar altında kiracının kira bedelini ödemediği için kendisine yazılı olarak iki haklı ihtarda bulunulmasına sebep olması halinde, kiraya verenin kira sözleşmesini sona erdirerek kiracıyı tahliye etme hak ve yetkisi bulunmaktaydı. Ancak kanun koyucu, mevcut Corona Virüs salgının iş hayatı üzerindeki etkilerini asgari düzeyde tutabilmek için ödenmeyen işyeri kiralarıyla ilgili olarak geçici bir süre ile kiraya verenin sözleşmeyi fesih ve tahliye haklarına bir takım sınırlandırmalar getirmiştir. Bu kapsamda Kanun’a eklenen geçici madde 2 ile;
“1/3/2020 tarihinden 30/6/2020 tarihine kadar işleyecek iş yeri kira bedelinin ödenememesi kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi oluşturmaz.”
hükmü düzenlenmiştir.
Böylelikle 01.03.2020 ile 30.06.2020 tarihleri arasında işleyecek kira bedellerinin ödenmemesi, kira sözleşmesinin feshi ve tahliye sebebi olmaktan çıkarılmıştır. Bir başka deyişle 01.03.2020 ile 30.06.2020 tarihleri arasındaki üç aylık süreçte kira ödeme borcunu yerine getirmeyen kiracıların, kiraya verenler tarafından salt olarak bu sebeple tahliye edilmeleri mümkün olmayacaktır. Bu noktada kanun koyucunun, Corona Virüs salgını karşısında ekonomik anlamda darboğazdan geçen işletmelerin bir de tahliye tehlikesi ile karşı karşıya kalarak ekonominin ve istihdamın olumsuz etkilenmesinin önüne geçmeye çalıştığı görülmektedir. Ancak şu husus unutulmamalıdır söz konusu madde yalnızca işyeri kiralarında uygulama alanı bulacak olup, konut kiralarını kapsamamaktadır.
IV- İş Hukuku Anlamında Yapılan Değişiklikler
Kanun’un 41. Maddesi ile ülkemizde ciddi tehlike yaratan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen Corona Virüsü sebebiyle bir hayli zor bir süreçten geçen İşverenler açısından çıkış yöntemlerinden biri olan “Kısa Çalışma Ödeneği”ne ilişkin bir takım değişiklikler yapıldığı görülmektedir. Buna göre 4447 Sayılı İşsizlik Sigortası Kanunu’na “Geçici 23. Madde” başlığı altında aşağıdaki hükümler eklenmiştir;
“30/06/2020 tarihine kadar geçerli olmak üzere, yeni koronavirüs (Covid19) kaynaklı zorlayıcı sebep gerekçesiyle yapılan kısa çalışma başvuruları için, ek 2 nci maddenin üçüncü fıkrasında işçinin kısa çalışma ödeneğine hak kazanabilmesi için öngörülen hizmet akdinin feshi hariç işsizlik sigortası hak etme koşullarını yerine getirmesi hükmü, kısa çalışma başlama tarihinden önceki son 60 gün hizmet akdine tabi olanlardan son üç yıl içinde 450 gün sigortalı olarak çalışıp işsizlik sigortası ödemiş olması şeklinde uygulanır. Bu koşulu sağlamayayanlar kısa çalışma süresini geçmemek üzere son işsizlik ödeneği hak sahipliğinden kalan süre kadar kısa çalışma ödeneğinden yararlanmaya devam eder.
Bu madde kapsamında kısa çalışma uygulamasından yararlanabilmek için, iş yerinde kısa çalışma uygulanan dönemde 4857 sayılı Kanunun 25 inci maddesinin birinci fıkrasının (II) numaralı bendinde yer alan sebepler hariç olmak kaydıyla işveren tarafından işçi çıkarılmaması gerekir. Bu madde kapsamında yapılan başvurular başvuru tarihinden itibaren 60 gün içinde sonuçlandırılır”
Bahsi geçen hüküm ile kısa çalışma ödeneğinden yararlanacak işçilerin “kısa çalışmanın başlama tarihinden önceki son 120 gün içinde kesintisiz çalışılmış olması ve son üç yıl içinde en az 600 gün işsizlik sigortası primi ödenmesi “şartı değiştirilmiş, kesintisiz çalışma süresi 60 güne, işsizlik sigortasının ödendiği gün sayısı ise 450 güne indirilmiştir. Ayrıca geçici maddenin son hükmü ile İşveren’e ciddi bir sınırlama getirilmiş, işverenin kısa çalışmanın uygulandığı dönemde Ahlak ve İyi Niyet Kurallarına Aykırılık halleri haricinde herhangi bir işçisini işten çıkarması engellenmiştir. Aksi halin yaptırımı düzenlenmemiş olmakla birlikte kısa çalışma uygulamasının bir şartı olarak düzenlendiğinden uygulamanın ilgili mercii tarafından durdurulması ve yapılacak denetimler neticesinde idari para cezası ile karşılaşılması sonuçlarını doğurması kuvvetle muhtemeldir.
Maddenin son fıkrası ile Cumhurbaşkanı’nın başvuru tarihini 30/06/2020 tarihinden 31/12/2020 tarihine kadar uzatmaya ve birinci fıkrada belirlenen günleri değiştirmeye Cumhurbaşkanı’nın yetkili olduğu hükme bağlanmıştır.
Bununla birlikte kısa çalışma uygulamasına yönelik, bu uygulamanın bir sonucu olarak da değerlendirilebilen 4857 Sayılı İş Kanunu’nun “Telafi Çalışması” başlıklı maddesine de bir düzenleme getirilmiştir. Kanun’un 43. Maddesi ile işletmelerin işgücü kaybının en aza indirilmesi ile işletmelerin değişen şartlara ve olağanüstü durumlara uyum yeteneğinin artırılması amacıyla, telafi çalışması süresi iki aydan dört aya çıkarılmıştır. Ayrıca yine devamında bahsi geçen bu sürenin Cumhurbaşkanı tarafından iki katına kadar çıkarılabileceği düzenlenmiştir. Ancak belirtmek gerekir ki Cumhurbaşkanı elinde olan bu yetkinin bir defaya mahsus mu yoksa tekrarlanabilen bir yetki mi olduğu hususu tartışmalıdır.
Yine ilgili Kanunun 50. Maddesi ile,
“18/10/2012 tarihli ve 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunun 26 ncı maddesinin onuncu fıkrasında yer alan “yüzde yirmi beşini” ibaresi “yüzde otuz beşini” şeklinde değiştirilmiştir.”
Bu değişiklikle birlikte işveren sendikalarına üye işletmelerin değişen ekonomik şartlara ve zorlayıcı sebeplere bağlı durumlara uyum sağlamalarına destek olunması amacıyla işçilerinin sigorta primlerinin işveren hissesi ödemesinde kullanılabilecek işveren sendikası dayanışma ve yardımlaşma fonu desteğinin azami sınırı yüzde 25'ten yüzde 35'e çıkarılmıştır.
Önemle belirtmek gerekir ilgili değişikliklerden sadece ilki geçici olarak düzenlenmiş olup telafi çalışması süresinin 4 aya çıkarılması ve işverenlere yapılacak desteğin %35 oranına çıkarılması hükümlerinin yürürlük süresi belirtilmediğinden söz konusu değişikliklerin başkaca bir Kanun değişikliğine kadar yürürlükte olacağı sonucunu doğmaktadır.
Commentaires