Tüm dünyayı etkisi altına alan ve ülkemizde de yayılma hızını artıran, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi ilan edilen Corona Virüsü sebebiyle alınması gereken acil durum önlemleri kapsamında ülkemizde 21.03.2020 Tarihli 31076 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 2279 sayılı ‘’İcra ve İflas Takiplerinin Durdurulması Hakkında Karar’’ ile 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu dahilinde bulunan nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç tüm takiplerin ve işlemlerin 30.04.2020 tarihine kadar durdurulmasına karar verilmiştir.
Yayınlanan 2279 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında;
‘’ Madde 1: Covid-19 salgın hastalığının ülkemizde yayılmasını önlemek amacıyla alınan tedbirler kapsamında; 30.04.2020 tarihine kadar, nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri hariç olmak üzere, yurt genelinde yürütülmekte olan tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına ve bu çerçevede taraf ve takip işlemlerinin yapılmamasına, yeni icra ve iflas takiplerinin alınmamasına ve ihtiyati haciz kararlarının icra ve infaz edilmemesine karar verilmiştir.
Madde 2: Bu karar yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
Madde 3: Bu karar hükümlerini Adalet Bakanı yürütür. ‘’
İfadelerine yer verilmiştir. İlgili kararnamenin dayanağı İcra İflas Kanunu Md. 330 da yer alan FEVKALADE HALLERDE TATİL başlıklı kanun maddesidir. İlgili Kanun maddesi;
‘’İcra takiplerinin durdurulması halleri: (1) Madde 330 – Salgın hastalık ,umumi bir musibet veya harb halinde Cumhurbaşkanı karariyle memleketin bir kısmında veya bazı iktisadi zümreler lehine muayyen bir müddet için icra takipleri durdurulabilir.’’
şeklindedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki, İİK. Md. 330 hükmü ülkemizde ilk kez uygulama alanı bulmuştur. Bu hüküm amacı itibariyle alacaklı ya da borçluyu korumamaktadır. İlgili hüküm, toplum sağlığını ve kamu düzenini önceleyen hukuki güvenlik ve istikrarı amaçlayan bir norm niteliğindedir. İİK. Md. 330’da Cumhurbaşkanı kararıyla birlikte sadece ‘’icra takipleri durur’’ ifadesi yer alırken, Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi kapsamında daha özel belirlemeler yapılmıştır. Şöyle ki;
• ‘’Tüm icra ve iflas takipleri’’nin duracağı belirtilerek iflas takipleri de dahil edilmiştir.
• ‘’Taraf ve takip işlemlerinin’’ yapılmaması şeklinde ifade kullanılmıştır.
• ‘’Yeni icra takibi ‘’alınmaması belirtilmiştir.
• ‘’İhtiyati haciz kararları’’ bakımından ihtiyati haciz talebinde bulunulmasına ve karar verilmesine engel bir hal bulunmamakla birlikte bu kararların ‘’icra ve infaz edilmemesine’’ karar verilmiştir.
• Ayrıca nafaka alacaklarına ilişkin icra takipleri kapsam dışında bırakılarak bu yola özgü takiplerin ve taleplerinin devamına karar verilmiştir.
Görüleceği üzere ilgili karar ile; nafaka takipleri haricindeki tüm icra ve iflas takiplerinin durdurulmasına karar verilmiştir. Bu sebeple icra takipleri ile bağlantılı olan (örneğin: itirazın kaldırılması ve iptali, şikayet, istihkak, menfi tespit, ihalenin feshi, karşılıksız çek keşide etme, taahhüdü ihlal vs. ) tüm yargılamalar ilgili adalet komisyonlarının mahkemelere sunmakta olduğu görüşler doğrultusunda şimdilik devam etmektedir.
2279 sayılı kararın mevcut kanun hükümleri ve uygulamaya ilişkin bir takım çelişkiler doğurduğu açık olup bu hususlara ilişkin görüş ve çözüm önerilerimiz aşağıda bilgilerinize sunulmaktadır.
A- Kararda yalnızca icra ve iflas takipleri ile taraf takip işlemlerinin durdurulduğu belirtilmiş olup 3. Kişilere hak ve yükümlülük doğuran hususlara ilişkin herhangi bir ibare bulunmamaktadır. Örneğin; maaş haczi müzekkeresine veya haciz ihbarnamesine ilişkin cevap ve itiraz süreleri işleyecek midir? Takipten etkilenen 3. Kişilerin ve İstihkak iddiasına iddiasında bulunacaklar için süreler işleyecek midir?
Kararın çok yeni olması, farklı doktrin görüşlerinin bulunması ve henüz yerleşik bir uygulamaya geçilmesinin bu kısa süreçte mümkün olmaması sebebiyle başka görüş ve önerilere açık olmakla birlikte kanaatimizce 3. Kişiler için ilgili kararın uygulama alanı bulması mümkün değildir.
Zira kararda açıkça takipten etkilenen 3. Kişilere ilişkin bir ibare bulunmamaktadır. Ayrıca karar metninde nafaka takiplerine ilişkin takip ve taraf işlemlerinin devam edeceği belirtilerek icra müdürlüklerinin belirli iş ve işlemler için de olsa açık olacağı anlaşılmaktadır. Bu durumda itiraz edilecek veya cevap verilecek (maaş haczi müzekkeresi, İİK. Md. 89/1-2-3 vb.) müzekkerenin 3. Kişiye ulaştığı tarihin işbu karar tarihi olan 21.03.2020 tarihinden önce veya sonra olduğuna bakılmaksızın süreyi başlatacağı kanaatindeyiz.
Örnek vermek gerekirse icra müdürlüğünden 19.03.2020 tarihinde işverene gönderilen maaş haczi müzekkeresinin 23.03.2020 tarihinde işverene tebliğ edildiğini ve bu durumda takibin türüne göre ilgili işlemin süreyi başlatıp başlatmayacağı konusunda sonuç doğurduğunu varsayalım. 3. Kişi için ilgili kararın sonuç doğurmaya başlayacağı süre tebliğ tarihiyle başlayacaktır. İlgili takibin 2279 sayılı kararda belirtilen ayrıcalıklı takip olan nafaka takiplerinden olmaması halinde 3. Kişi için sürenin başlamayacağını söyleyebilmek için 3. Kişinin(İşveren) ilgili müzekkereden hangi takip yoluyla cebr-i icra işlemi yapıldığını tespit edebiliyor olması gerekmektedir. Karardaki bu belirsizlik hak kaybına sebebiyet verebilecek mahiyette olup; maaş haczi ve İİK. Md. 89/1-2-3 müzekkerelerinde takip türüne ilişkin kısımlar bulunmadığından ve kararda 3. Kişileri koruyan açık bir hüküm bulunmadığından ilgili müzekkerelere karşı itiraz ve cevapların süresinde gönderilmesinde fayda görmekteyiz. Nitekim ilgili takibin nafaka takibi olması halinde 3. Kişinin sorumluluğu doğmakta ve hak kaybı yaşanması ihtimali oluşacaktır.
B- Daha önce gönderilmiş olan ve halihazırda kesintileri devam etmekte olan maaş haczi müzekkerelerine ilişkin olarak doktrinde kesintilerin bu süreçte devam etmemesi gerektiği yönünde görüşler olmakla birlikte kanaatimizce bu hususta kesintilerin devam etmesinde herhangi bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Nitekim madde metninde açıkça belirtildiği üzere ilgili kararın gerekçesi salgın hastalığın yayılmasını engellemektir. Bu kararın borçluları koruyacak mahiyette yorumlanması hali ticaret hayatını olumsuz etkileyecektir. Uygulama koşulları net olarak tespit edilemeyen bu karara ilişkin olarak daha önceden devam etmekte olan maaş hacizlerinde kesinti yapılmaması halinde 3. Kişinin sorumluluğunun doğmasının mümkün olabileceği kanaatindeyiz. Bu sebeple kesintilerin ve itirazların süresi içerisinde yapılması faydalı olacaktır.
C- Kararla ihtiyati haciz kararlarının da infaz edilemeyeceği belirtilmektedir. Bu durumda ihtiyati haciz kararı almanın ne gibi hukuki faydası oluşacaktır?
Bu süreçte uygulanmasa dahi ihtiyati haciz kararı alınmasında daha önce yapılan hacizlere iştirak edilmesi ve tasarrufun iptali davasına dayanak olarak sunulması hususunda fayda sağlanabilecektir. Dolayısıyla gerektiği hallerde ihtiyati haciz başvurularının ötelenmeyerek yapılmasında fayda görülmektedir.
D- İlgili karar yalnızca özel hukuk kaynaklı veya devlet alacağı olsa da sadece İcra İflas Kanunu gereği yapılan takipleri kapsamakta olup Devletin kamu alacaklarında 6183 sayılı kanunla yapacağı takipleri kapsamamaktadır. Bu durum açıkça devlet ile özel hukuk kişileri arasında haksız rekabet oluşturmakta olup ilgili kararın; devletinde fiilen aynı sürede bu alacaklarına ilişkin takip ve tahsil işlemlerini durduracağı yönünde revize edilmesi gerekmektedir.
Netice olarak şimdilik 30.04 .2020 tarihine kadar;
1- Nafaka takiplerine ilişkin olanlar hariç olmak üzere tüm icra ve iflas takipleri ile taraf takip işlemleri durdurulmuştur. Kamu düzenine ilişkin işbu karara karşın bu süreç içerisinde takip ikame edilmesi hali süresiz şikayete konu olacağından takibin iptali hali vuku bulacaktır.
2- Yeni takip yapılamaz, başlamış takipler 21.03.2020 tarihi itibariyle durur, haciz, satış ve bunlara hazırlık işlemleri ve talepleri de yapılamaz. Tüm bu işlemlerin kaydi, elektronik ve fiilen yapılması engellenmiştir.
3- İcra Müdürlüklerinin sınırlı sayıda işlem için de olsa çalışmakta olacağı da dikkate alındığında hem alacaklıyı korumak hem borçluyu korumak adına icra dosyalarına yapılan tahsilatların herhangi bir ihtilaf bulunmaması halinde icra müdürlüğünce alacaklısına ödenmesi gerekecektir.
4- İcra ve iflas suçlarına ilişkin sürelerin bu süreçte işleyip işlemeyeceği hususu da tartışmalıdır. Bu konuda taahhüdü ihlal, mal beyanında bulunmama, karşılıksız çek ceza davaları gibi süreçlerde zaman aşımı, başvuru süreleri ve cevap süreleri gibi hususların yeni bir düzenleme ile netleştirilmesi gerekmektedir.
Comments